Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“Kalp Ritmini Şöhret Değil, İnsanlık Belirler”

"Ünlülerin kalp doktoru" Prof. Dr. Mehmet Vefik Yazıcıoğlu, ünlü hastalara bakmanın hem gurur hem de sorumluluk olduğunu belirtiyor. Kalp sağlığı genetik ve yaşam tarzıyla şekillenirken, stres ve duygusal yükün kalp ritmini etkilediğini söylüyor.

Haber Giriş Tarihi: 25.10.2025 04:45
Haber Güncellenme Tarihi: 25.10.2025 14:42
Kaynak: Haber Merkezi
breakingnews.com.tr
“Kalp Ritmini Şöhret Değil, İnsanlık Belirler”

“Ünlülerin kalp doktoru” Prof. Dr. Mehmet Vefik Yazıcıoğlu:

“Kalp önce duyar, sonra düşünür.”

‘Ünlülerin doktoru’ unvanı size nasıl hissettiriyor? Bu bir gurur mu, yoksa büyük bir sorumluluk mu?

Hem gurur hem de sorumluluk. Çünkü “ünlülerin doktoru” olmaya aslında ben karar vermedim, bu süreç tamamen doğal gelişti. Ünlüler birbirlerine referans olarak beni tercih ettiler. Bu zincirin ilk halkası Peker Açıkalın’dı. Onu hatırlarsınız; yaklaşık 15 yıl önce ciddi bir kalp durması geçirmişti. O dönemde ona bir kalp ritmi takmıştım ve gerçekten mucizevi bir kurtuluş yaşanmıştı. Ardından o çevresine beni önermeye başladı, diğer ünlü isimler de zamanla geldi. Böylece bu unvan kendiliğinden oluştu.
Ama bu unvanın arkasında sadece tanınmış insanlara hizmet etmek yok. Ben uzun yıllar devlet hastanesinde çalıştım, 30-40 bin hastaya baktım. Yani bu işin temeli halkın kalbine dokunmakla başladı. “Ünlülerin doktoru” denilmesi elbette güzel bir şey, ama benim için asıl değer, kalbin kime ait olduğundan bağımsız olarak aynı özeni gösterebilmek.

Şöhretli kalplerin ritmi gerçekten diğerlerinden farklı mı atıyor?

Eğer duygusal yoğunluk, stres ve sorumluluk açısından bakarsak evet, farklı atıyor. Sanatçılar, yöneticiler, ekran önündeki isimler sürekli göz önünde oldukları için her adımlarında bir beklenti, bir baskı var. Toplumun gözü üzerlerinde. Hep “güçlü” görünmek zorundalar, ama kalp güçlü görünmeyi sevmez. Kalp dürüstlüğü sever. Bu yüzden bu kişilerde hem duygusal hem de fiziksel yıpranma daha fazla oluyor.
Kalp, bir ritim organı olduğu kadar, bir duygusal denge organıdır. Duygular bastırıldıkça, stres arttıkça kalp ritmi de bundan etkileniyor. Yani aslında şöhretli kalplerin ritmi, yaşadıkları hayatın duygusal temposuna göre atıyor.

Ünlü hastalarınızda en sık gördüğünüz kalp sorunu stres mi, egzersiz eksikliği mi, yoksa duygusal yük mü?

Bu üçü birbirinden kopuk değil; hepsi bir zincirin halkaları gibi. Ancak en tehlikelisi ihmal. Bu insanlar çok yoğun bir tempoda yaşıyor. Sürekli toplantı, sahne, set, röportaj… Kendi sağlıklarına sıra gelmiyor. Kalp bazen yıllarca sustuğu bir anda, bir uyarıyla kendini hatırlatıyor.
Biz doktorlar bile bazen başkalarına gösterdiğimiz titizliği kendimize göstermeyiz. Bu insanlar da öyle. Başkalarına yetişmeye çalışırken kendi vücutlarının sinyallerini kaçırıyorlar. O yüzden ben hep şunu söylerim: “Kalp, sessizce uyarır, ama sonunda bağırır.”

Kameralar önünde güçlü duran o isimlerin kalp muayenesinde en zayıf hâllerini gördünüz mü?

Evet, çok gördüm. Çünkü kalp, insanın en çıplak hâlidir. Kalbe dokunduğunuzda sadece bir organla değil, insanın duygusal derinliğiyle temas edersiniz. Bazı hastalarım vardı; dışarıda son derece güçlü, özgüvenli, enerjik… Ama kalp muayenesinde bir kelimeyle gözleri dolan insanlar da oldu.
Kardiyoloji bu yüzden özel bir alandır. Çünkü kalp sadece fiziksel değil, duygusal bir merkezdir. Kalp sesi değiştiğinde, insanın iç dünyası da değişmiştir demektir. Kalp bazen bir teşhisten, bazen bir sessizlikten etkilenir. Güçlü insanların kalbi bile kırılabilir.

Kalp sağlığı genetik midir, yoksa yaşam tarzı mı daha belirleyici?

İkisi de çok önemli. Kalp hastalıkları çok faktörlüdür. Ailesinde 55 yaşından önce kalp krizi geçiren bir kişi varsa, bu ciddi bir genetik risktir. Ancak bu risk, kötü yaşam tarzıyla birleştiğinde katlanır.
Yani genetik olarak yatkın olabilirsiniz ama sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemişseniz, bu riski büyük ölçüde azaltabilirsiniz. Beslenme, stres yönetimi, egzersiz, uyku düzeni… Hepsi kalbin ritmini belirleyen unsurlardır.
Bir cümleyle özetleyeyim: Genetik kader değildir, yaşam tarzı onu şekillendirir.

Psikoloji insana kalp krizi geçirtebilir mi?

Evet, kesinlikle. Hatta bazen tıbbi sebeplerden daha güçlü bir etken olabilir. Çünkü stres, öfke, korku, kaygı gibi duygular beyinde salgılanan hormonları değiştirir. Bu da kalp damarlarının kasılmasına yol açar.
Trafikte yaşanan bir öfke anı, bir kayıp, bir tartışma… Bir anda damar spazmına neden olabilir. Bu birikmiş duygular, kalpte bir tetikleme yaratır. Ben bazen hastalarıma şunu söylüyorum: “Kalp sadece kan pompalamaz, duyguyu da pompalar.” O yüzden duygusal dengeyi korumak, ilaç tedavisi kadar önemlidir.

Yüksek tansiyon mu daha tehlikeli, düşük mü?

Yüksek tansiyon çok daha tehlikelidir. Çünkü sinsi ilerler ve fark edilmezse vücudu içten içe yıpratır. Damar duvarlarına sürekli baskı yapar, zamanla kalp kasını kalınlaştırır, beyin damarlarını zorlar, böbrekleri yorar.
Düşük tansiyon genelde bayılma hissiyle kendini belli eder, ama yüksek tansiyonun zararları yıllar sonra ortaya çıkar. En büyük tehlike, farkında olmadan yaşanmasıdır. Türkiye’deki hipertansiyon hastalarının yaklaşık yüzde 30’u hastalığından habersiz. Bu oran korkunç.

Düşük tansiyon insanı öldürür mü?

Normal şartlarda hayır. Ama tansiyon çok düşerse ve kalp organlara yeterince kan pompalayamazsa, evet tehlikeli olabilir. Genelde düşük tansiyonlu kişilerde halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi görülür. Ama kronik düşük tansiyon, kalıcı hasar bırakmaz. Sorun, tansiyonun aniden ve kontrolsüz şekilde düşmesidir.

“Kalp kırıklığı sendromu” tıpta gerçekten var mı?

Evet, var. Tıpta buna “Takotsubo Sendromu” diyoruz. Ani stres, duygusal travma veya büyük bir kayıp sonrasında kalp kası geçici olarak kasılma yeteneğini kaybediyor. Hasta göğüs ağrısı, nefes darlığı yaşıyor, tahlillerde her şey kalp krizine benziyor ama aslında bu “duygusal kalp krizi.”
Aşk acısı, korku, kaygı ya da aşırı mutluluk bile bu durumu tetikleyebiliyor. Çünkü kalp sadece acıya değil, aşırı sevince de tepki veriyor. Yani duyguların yoğunluğu arttıkça kalbin dayanıklılığı azalıyor.

Kalp beynin değil, duygunun organı mıdır sizce?

Kalp yaşamın merkezidir. Anne karnında ilk çalışan organ kalptir, son nefeste duran da odur. Yani yaşam kalple başlar, kalple biter.
Beyin düşünür, kalp hisseder. Heyecanlandığınızda, korktuğunuzda ya da sevindiğinizde ilk tepki kalpten gelir. Nabız hızlanır, ritim değişir. Antik çağlarda insanlar kalbi düşünen organ olarak görürdü. Bugün bilimsel olarak biliyoruz ki beyin karar verir ama kalp duygulara yön verir. Kalp beynin değil, ruhun merkezidir.

Artık 30’lu yaşlarda bile kalp krizi görüyoruz. Bu çağın kalbini bu kadar erken yaşta ne yoruyor?

Gençlerde görülen kalp krizi sayısı son yıllarda dramatik biçimde arttı. En önemli neden: hareketsizlik. Günümüzde insanlar daha az yürüyor, daha fazla ekran başında vakit geçiriyor. Spor bir lüks hâline geldi.
Buna ek olarak, kötü beslenme, enerji içecekleri, sigara, nargile, uykusuzluk, stres… Hepsi birleştiğinde kalp yaşlanıyor. Vücut genç ama kalp yaşlı hale geliyor. Genç hastalarda en sık gördüğüm tablo bu: kalbi yorulmuş bir nesil.

Sağlıklı kalp için para mı önemli, huzur mu?

Bu sorunun cevabı kalbin diliyle konuşulursa: huzur. Çünkü para size imkân verir ama huzur, kalbin dengesini sağlar. Elbette paranın getirdiği konfor önemli ama huzur olmadan o konforun anlamı yok.
İnsan çok zengin olabilir ama stres, kaygı ve yalnızlık içindeyse kalbi yine hastalanır. En iyi ilaç, içsel dinginliktir. Huzur; nefesin, ritmin, kalbin doğal hâlidir.

Kalbe en çok zarar veren üç alışkanlık nedir?

Birincisi sigara. Türkiye’de kalp hastalıklarının en önemli nedenlerinden biri. İkincisi hareketsizlik. Üçüncüsü kötü beslenme.
Trans yağlar, margarin, fast food… Bunlar kalbi tıkar. Kalp bir denge ister. Nasıl bütçe yaparken gelir-gider dengesi varsa, vücut da enerji dengesini ister. Harcadığından fazlasını yersen, kalbi yüklersin.
Ayrıca uyku da çok önemli. Az uyuyan bir kalp, tamir olamaz. Yani sigara, tembellik ve dengesiz yaşam, kalbin üç büyük düşmanıdır.

Bir kalp doktoru olarak mutfakta hangi yağı tercih ediyorsunuz? Tereyağı mı, zeytinyağı mı?

Ben zeytinyağı diyorum. Çünkü zeytinyağı bir besin değil, adeta bir ilaç. Antioksidan özelliği sayesinde kalbi koruyor, damar elastikiyetini artırıyor.
Ama tereyağını tamamen reddetmiyorum. İçinde yararlı yağ asitleri var. Sadece miktarına dikkat etmek gerek. Ben genelde yemeklerde zeytinyağını, kahvaltıda sınırlı oranda tereyağını tercih ediyorum. Yani önemli olan denge. Kalp aşırılığı sevmez.

Son yıllarda sıkça konuşulan cinsel performans ilaçları ve zayıflama iğneleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cinsel performans ilaçları doğru dozda ve doktor kontrolünde kullanıldığında güvenlidir. Ancak kalp hastası kişilerde, özellikle tansiyon veya damar genişletici ilaçlarla birlikte kullanılması ciddi risk oluşturabilir. Bu yüzden mutlaka doktor onayı gerekir.
Zayıflama iğnelerine gelince; obezite kalbin en büyük düşmanlarından biridir. Bu ilaçlar doğru şekilde, endokrinoloji uzmanı kontrolünde kullanılırsa, kalp sağlığına dolaylı olarak fayda sağlar. Ancak bilinçsiz kullanım, pankreas ve tiroid gibi organlarda ciddi sorunlara yol açabilir. Kısacası, ilaç değil, kontrolsüzlük tehlikelidir.

Kalbinizle değil, aklınızla hareket ettiğiniz için pişman olduğunuz anlar oldu mu?

Hayatta her zaman dengeyi korumaya çalıştım. Duygularımı bastırmam ama kontrol ederim. Kalp, duyguyu sever ama dengeyi de ister. Öfke, tutku, sevgi… Hepsi doğal ama ölçüsüz olursa kalbi yorar.
Ben hayatım boyunca dengeyi öğrenmeye çalıştım. 60 yaşına da gelsen, kalp hâlâ insana yeni şeyler öğretir. Kalbin bilgeliği, sabırla dinlediğinde gelir.

Kalbinizi en çok ne hızlandırır; yoğun bir ameliyat mı, yoksa sevgi dolu bir mesaj mı?

Kalbin hızlanması için duygunun yüksek olması gerekir. Bazen bir ameliyatın stresi, bazen de bir sevgi mesajı aynı etkiyi yaratır.
Ama beni en çok kalbimle temas eden şeyler etkiler. Bir hastanın iyileşmesi, bir teşekkür, bir gülümseme… Bunlar kalp atışını güzelleştirir.

“Kalbini dinle” diyen bir doktor olarak siz kendi kalbinizi ne kadar dinliyorsunuz?

Kalbimi sık sık dinliyorum. Özellikle yalnız kaldığımda… Çünkü sessizlik kalbin en iyi tercümanıdır. Gün içinde koştururken kalbin sesini duymak zordur ama gecenin sessizliğinde kalp fısıldar.
O zaman hem aklımı hem kalbimi dengeye getiririm. Yalnızlık erkekler için bazen bir ihtiyaçtır. Benim için de öyle. Kalbimin sesini en çok yalnızken duyarım; çünkü o an insan kendine en dürüst hâliyle konuşur.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.