Herkes Fenomen mi, Yoksa Takipçi Sayıları mı Bizi Buna İnandırıyor?
Yazının Giriş Tarihi: 26.12.2025 06:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.12.2025 06:09
Bugün neredeyse herkes kendini influencer ya da fenomen olarak tanımlıyor. Bu yaygınlık, gerçekten herkesin etkili olmasından değil; etkinin ne olduğuna dair ölçülerin bulanıklaşmasından kaynaklanıyor. Kavramlar yer değiştirdi, anlamlar aşındı. Görünür olmak, etkili olmakla; izlenmek, güvenilir olmakla karıştırılıyor.
Dijital çağ, kamusal alanı demokratikleştirdi; herkes konuşabiliyor. Bu, başlı başına olumsuz bir gelişme değil. Ancak sorun şu noktada başlıyor: herkesin konuşabiliyor olması, herkesin söylediğinin aynı değerde olduğu yanılgısını doğurdu. Takipçi sayıları, içerik kalitesinin ya da toplumsal katkının yerine geçti. Bir fikrin doğruluğu, tutarlılığı veya yararı değil; kaç saniyede yayıldığı ve kaç kişiye ulaştığı ölçülür oldu.
Peki, yüksek takipçi sayısı yeterli mi?
Hayır. Takipçi sayısı, yalnızca erişimi gösterir; etkiyi değil. Etki; düşünce üretmekle, sorumluluk almakla, süreklilikle ve güven inşa etmekle ortaya çıkar. Bugün milyonlarca kişiye ulaşan pek çok içerik, izleyicide kalıcı bir fikir, davranış ya da farkındalık bırakmıyor. Dikkat çekiyor ama yön vermiyor. Gürültü üretiyor ama anlam taşımıyor.
Fenomenliğin bu kadar yaygınlaşmasının bir nedeni de algoritmaların teşvik ettiği hız kültürü. Hız, derinliğin düşmanıdır. Düşünmek zaman alır; tartmak, doğrulamak ve bağlam kurmak zahmetlidir. Oysa sistem, hızlı tüketilen, duygusal tepkiler yaratan ve kısa vadeli etkileşim getiren içerikleri ödüllendirir. Böyle bir ortamda nitelik geri plana itilir; nicelik başrole geçer.
Bir diğer yanılgı ise “etki” ile “ün” arasındaki farkın silinmesidir. Ün, görünürlüktür; etki ise dönüşüm yaratabilmektir. Ün geçicidir; etki kalıcıdır. Bugün herkesin fenomen olduğunu sanması, aslında kalıcılıkla görünürlüğün karıştırılmasından doğuyor. Oysa kalıcı olan, sayılar değil; fikirlerdir.
Sonuç olarak, herkes influencer olabilir mi? Teknik olarak evet; bir hesabı olan herkes bir şeyler paylaşabilir. Ama herkes etkili midir? Hayır. Etki; sorumluluk, bilgi ve süreklilik ister. Takipçi sayısı bir başlangıç noktası olabilir ama tek başına bir ölçüt değildir.
Asıl soru şu olmalı:
Ne kadar izlendiğimiz değil, ne bıraktığımız.
Çünkü dijital çağda çok kişi görünür olabilir; fakat çok azı iz bırakır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Savaş Uğurlu
Herkes Fenomen mi, Yoksa Takipçi Sayıları mı Bizi Buna İnandırıyor?
Bugün neredeyse herkes kendini influencer ya da fenomen olarak tanımlıyor. Bu yaygınlık, gerçekten herkesin etkili olmasından değil; etkinin ne olduğuna dair ölçülerin bulanıklaşmasından kaynaklanıyor. Kavramlar yer değiştirdi, anlamlar aşındı. Görünür olmak, etkili olmakla; izlenmek, güvenilir olmakla karıştırılıyor.
Dijital çağ, kamusal alanı demokratikleştirdi; herkes konuşabiliyor. Bu, başlı başına olumsuz bir gelişme değil. Ancak sorun şu noktada başlıyor: herkesin konuşabiliyor olması, herkesin söylediğinin aynı değerde olduğu yanılgısını doğurdu. Takipçi sayıları, içerik kalitesinin ya da toplumsal katkının yerine geçti. Bir fikrin doğruluğu, tutarlılığı veya yararı değil; kaç saniyede yayıldığı ve kaç kişiye ulaştığı ölçülür oldu.
Peki, yüksek takipçi sayısı yeterli mi?
Hayır. Takipçi sayısı, yalnızca erişimi gösterir; etkiyi değil. Etki; düşünce üretmekle, sorumluluk almakla, süreklilikle ve güven inşa etmekle ortaya çıkar. Bugün milyonlarca kişiye ulaşan pek çok içerik, izleyicide kalıcı bir fikir, davranış ya da farkındalık bırakmıyor. Dikkat çekiyor ama yön vermiyor. Gürültü üretiyor ama anlam taşımıyor.
Fenomenliğin bu kadar yaygınlaşmasının bir nedeni de algoritmaların teşvik ettiği hız kültürü. Hız, derinliğin düşmanıdır. Düşünmek zaman alır; tartmak, doğrulamak ve bağlam kurmak zahmetlidir. Oysa sistem, hızlı tüketilen, duygusal tepkiler yaratan ve kısa vadeli etkileşim getiren içerikleri ödüllendirir. Böyle bir ortamda nitelik geri plana itilir; nicelik başrole geçer.
Bir diğer yanılgı ise “etki” ile “ün” arasındaki farkın silinmesidir. Ün, görünürlüktür; etki ise dönüşüm yaratabilmektir. Ün geçicidir; etki kalıcıdır. Bugün herkesin fenomen olduğunu sanması, aslında kalıcılıkla görünürlüğün karıştırılmasından doğuyor. Oysa kalıcı olan, sayılar değil; fikirlerdir.
Sonuç olarak, herkes influencer olabilir mi? Teknik olarak evet; bir hesabı olan herkes bir şeyler paylaşabilir. Ama herkes etkili midir? Hayır. Etki; sorumluluk, bilgi ve süreklilik ister. Takipçi sayısı bir başlangıç noktası olabilir ama tek başına bir ölçüt değildir.
Asıl soru şu olmalı:
Ne kadar izlendiğimiz değil, ne bıraktığımız.
Çünkü dijital çağda çok kişi görünür olabilir; fakat çok azı iz bırakır.