Her sabah yorgun uyanmak, işe başlamak için kendini zorlamak ya da hayattan aldığın keyfin gitgide azalması… Tüm bunlar sana tanıdık geliyorsa, yalnız değilsin. Giderek artan sayıda insan, modern yaşamın görünmez yüküyle baş etmeye çalışıyor: Tükenmişlik sendromu.
Peki, Tükenmişlik Sendromu Nedir?
İlk kez 1970’li yıllarda tanımlanan tükenmişlik, bugün artık iş yaşamıyla sınırlı olmayan çok daha geniş bir psikolojik sorun. WHO (Dünya Sağlık Örgütü), bunu iş temelli kronik stresin kontrol edilememesi sonucu gelişen bir sendrom olarak tanımlıyor. Temel belirtileri ise:
sürekli yorgunluk ve enerji kaybı,işe karşı isteksizlik, başarı hissinin azalması ,fiziksel ağrılar, uyku sorunları,konsantrasyon bozukluğu.
Nöropsikolojik araştırmalar, tükenmişliğin sadece duygusal değil, beyinsel bir yük olduğunu da ortaya koyuyor. Bu kişilerde: Amigdala (kaygı merkezi) daha fazla çalışıyor, prefrontal korteks (karar verme, planlama) zayıflıyor, kronik stresin etkisiyle kortizol seviyesi sürekli yüksek kalıyor. Yani sadece “yorgun” değiliz; karar veremeyen, motive olamayan, sağlıklı düşünemeyen sistemlerimiz çökmeye başlıyor.
Tükenmişlik, zamanla gelişen bir durum olduğu için iyileşme de zaman alır. Ancak bilimsel temelli bazı yaklaşımlar bu süreçte oldukça etkilidir: BDT( Bilişsel Davranışçı Terapi).
Psikolojide en çok kullanılan terapi yöntemlerinden biri olan BDT, tükenmişlik tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Bu yöntemle: Zaman yönetimi, stresle baş etme becerileri , olumsuz düşünce kalıplarını fark etme ve değiştirme gibi alanlarda önemli ilerlemeler sağlanabilir.
2022’de yayınlanan bir çalışmada, BDT alan bireylerin tükenmişlik seviyelerinde %40’a kadar azalma gözlemlendi. Ayrıca bu kişiler, işlerine daha sağlıklı bir bakışla dönmeyi başardı.
Diğer destekleyici yöntemlerden bahsedecek olursak: Destek sistemleri kurmak (arkadaşlar,terapistler,meslektaşlar),
sınır koymak(iş-özel yaşam dengesine dikkat etmek), doğada vakit geçirmek (bilimsel olarak stres hormonlarını azaltıyor), hobilerle uğraşmak (yalnızca “üretmek” için değil,keyif almak için bir şeyler yapmak). Bu yöntemler sadece tükenmişliği azaltmakla kalmaz,yaşam kalitesini de arttırır.
Tükenmişlik çoğu zaman bize şu mesajı verir:
“Dur. Kendini duymuyorsun.”
Ve belki de bu çağın en büyük kaybı budur: Kendi sesimizi duyamayacak kadar başkalarının beklentilerine gömülmemiz.
Duyguları bastırmak yerine dinlemek, durmak ve yeniden yön çizmek, aslında en güçlü adımlardan biridir. Çünkü tükenmişlik bir zayıflık değil; bir uyarıdır. Bizi zorlayan sistemin, beklentilerin ve kendi kendimize kurduğumuz baskıların artık sürdürülemez olduğunu haber verir.
Eğer sabahları kendini tükenmiş hissediyorsan, bu durumu görmezden gelme. Yardım istemek, bir uzmana danışmak; kısa vadede zor, ancak uzun vadede dönüştürücü adımlardır.
Çünkü hayat sadece koşmaktan ibaret değil. Bazen durup soluklanmak da bir başarıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RANA ÖZBERK
Zihnin İmdat Çığlığı: Tükenmişlik
Her sabah yorgun uyanmak, işe başlamak için kendini zorlamak ya da hayattan aldığın keyfin gitgide azalması… Tüm bunlar sana tanıdık geliyorsa, yalnız değilsin. Giderek artan sayıda insan, modern yaşamın görünmez yüküyle baş etmeye çalışıyor: Tükenmişlik sendromu.
Peki, Tükenmişlik Sendromu Nedir?
İlk kez 1970’li yıllarda tanımlanan tükenmişlik, bugün artık iş yaşamıyla sınırlı olmayan çok daha geniş bir psikolojik sorun. WHO (Dünya Sağlık Örgütü), bunu iş temelli kronik stresin kontrol edilememesi sonucu gelişen bir sendrom olarak tanımlıyor. Temel belirtileri ise:
sürekli yorgunluk ve enerji kaybı,işe karşı isteksizlik, başarı hissinin azalması ,fiziksel ağrılar, uyku sorunları,konsantrasyon bozukluğu.
Nöropsikolojik araştırmalar, tükenmişliğin sadece duygusal değil, beyinsel bir yük olduğunu da ortaya koyuyor. Bu kişilerde: Amigdala (kaygı merkezi) daha fazla çalışıyor, prefrontal korteks (karar verme, planlama) zayıflıyor, kronik stresin etkisiyle kortizol seviyesi sürekli yüksek kalıyor. Yani sadece “yorgun” değiliz; karar veremeyen, motive olamayan, sağlıklı düşünemeyen sistemlerimiz çökmeye başlıyor.
Tükenmişlik, zamanla gelişen bir durum olduğu için iyileşme de zaman alır. Ancak bilimsel temelli bazı yaklaşımlar bu süreçte oldukça etkilidir: BDT( Bilişsel Davranışçı Terapi).
Psikolojide en çok kullanılan terapi yöntemlerinden biri olan BDT, tükenmişlik tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Bu yöntemle: Zaman yönetimi, stresle baş etme becerileri , olumsuz düşünce kalıplarını fark etme ve değiştirme gibi alanlarda önemli ilerlemeler sağlanabilir.
2022’de yayınlanan bir çalışmada, BDT alan bireylerin tükenmişlik seviyelerinde %40’a kadar azalma gözlemlendi. Ayrıca bu kişiler, işlerine daha sağlıklı bir bakışla dönmeyi başardı.
Diğer destekleyici yöntemlerden bahsedecek olursak: Destek sistemleri kurmak (arkadaşlar,terapistler,meslektaşlar),
sınır koymak(iş-özel yaşam dengesine dikkat etmek), doğada vakit geçirmek (bilimsel olarak stres hormonlarını azaltıyor), hobilerle uğraşmak (yalnızca “üretmek” için değil,keyif almak için bir şeyler yapmak). Bu yöntemler sadece tükenmişliği azaltmakla kalmaz,yaşam kalitesini de arttırır.
Tükenmişlik çoğu zaman bize şu mesajı verir:
“Dur. Kendini duymuyorsun.”
Ve belki de bu çağın en büyük kaybı budur: Kendi sesimizi duyamayacak kadar başkalarının beklentilerine gömülmemiz.
Duyguları bastırmak yerine dinlemek, durmak ve yeniden yön çizmek, aslında en güçlü adımlardan biridir. Çünkü tükenmişlik bir zayıflık değil; bir uyarıdır. Bizi zorlayan sistemin, beklentilerin ve kendi kendimize kurduğumuz baskıların artık sürdürülemez olduğunu haber verir.
Eğer sabahları kendini tükenmiş hissediyorsan, bu durumu görmezden gelme. Yardım istemek, bir uzmana danışmak; kısa vadede zor, ancak uzun vadede dönüştürücü adımlardır.
Çünkü hayat sadece koşmaktan ibaret değil. Bazen durup soluklanmak da bir başarıdır.