Günlük yaşamda, farkında olmadan ne kadar çok şeyi başkalarına bakarak öğrendiğimizi hiç düşündünüz mü? Sadece sözlü anlatımlar, dersler ya da nasihatler değil; davranışlar, tepkiler, beden dili, hatta suskunluklar bile birer eğitim aracıdır.
Psikolojide bu sürece sosyal öğrenme denir. Bu kuramın öncüsü ise 20. yüzyılın en etkili psikologlarından biri olan Albert Bandura’dır. Onun ünlü Bobo Doll Deneyi’nde, çocuklar yalnızca bir yetişkinin bir oyuncağa saldırmasını izleyerek benzer saldırgan davranışları sergilemişlerdir. Ne bir emir vardı ne de bir ödül… Sadece gözlem ve tekrar.
Bu deney bize şunu gösteriyor: İnsan,gözlem yoluyla öğrenen bir varlıktır. Özellikle çocuklar, çevrelerindeki yetişkinleri sürekli “kayda alır.” Söylediklerimizden çok, nasıl davrandığımız belirleyici olur.
Aile bireyleri, öğretmenler, arkadaş çevresi ve toplumda sık karşılaşılan figürler, hepsi birer “model” haline gelir. İnsanlar, özellikle de çocuklar, çevrelerinde tekrar eden davranışları gözlemler, içselleştirir ve zamanla taklit eder.
Bandura’nın sosyal öğrenme kuramı tam da bu noktada devreye girer. Ona göre öğrenme, yalnızca doğrudan deneyimle değil; başkalarının davranışlarını gözlemleyerek de gerçekleşir. Bir kişinin sergilediği davranışın ardından aldığı sosyal tepki (olumlu ya da olumsuz), çevresindekiler için bir öğrenme sinyalidir. Yani gözlemlediğimiz kişi sadece bir birey değil; aynı zamanda bir öğretici, bir modeldir.
Ancak mesele sadece olumsuzlukları değil, olumlu davranışları da modelleme fırsatı içeriyor. Yardımseverlik, empati, sabır, adalet duygusu… Bunlar da gözlem yoluyla öğrenilebilir. Yani eğer “iyi bir toplum” istiyorsak, önce kendimiz iyi bir model olmak zorundayız.
Evde, okulda, iş yerinde ya da sokakta… Her biri birer sınıf aslında. Hepimiz farkında olmadan başkalarının öğrenmesine katkı sağlıyoruz ya da zarar veriyoruz. Özellikle çocuklar için “öğretmenlik” sadece sınıfta değil; sofrada,alışverişte,trafikte,parkta da devam ediyor.
Anlatmak öğretir, yaşamak dönüştürür.
“İnsanlar sadece ne yaptıklarıyla değil, başkalarının ne yaptığına bakarak da öğrenir.”— Albert Bandura
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RANA ÖZBERK
İyi Model, İyi Toplum
Günlük yaşamda, farkında olmadan ne kadar çok şeyi başkalarına bakarak öğrendiğimizi hiç düşündünüz mü? Sadece sözlü anlatımlar, dersler ya da nasihatler değil; davranışlar, tepkiler, beden dili, hatta suskunluklar bile birer eğitim aracıdır.
Psikolojide bu sürece sosyal öğrenme denir. Bu kuramın öncüsü ise 20. yüzyılın en etkili psikologlarından biri olan Albert Bandura’dır. Onun ünlü Bobo Doll Deneyi’nde, çocuklar yalnızca bir yetişkinin bir oyuncağa saldırmasını izleyerek benzer saldırgan davranışları sergilemişlerdir. Ne bir emir vardı ne de bir ödül… Sadece gözlem ve tekrar.
Bu deney bize şunu gösteriyor: İnsan,gözlem yoluyla öğrenen bir varlıktır. Özellikle çocuklar, çevrelerindeki yetişkinleri sürekli “kayda alır.” Söylediklerimizden çok, nasıl davrandığımız belirleyici olur.
Aile bireyleri, öğretmenler, arkadaş çevresi ve toplumda sık karşılaşılan figürler, hepsi birer “model” haline gelir. İnsanlar, özellikle de çocuklar, çevrelerinde tekrar eden davranışları gözlemler, içselleştirir ve zamanla taklit eder.
Bandura’nın sosyal öğrenme kuramı tam da bu noktada devreye girer. Ona göre öğrenme, yalnızca doğrudan deneyimle değil; başkalarının davranışlarını gözlemleyerek de gerçekleşir. Bir kişinin sergilediği davranışın ardından aldığı sosyal tepki (olumlu ya da olumsuz), çevresindekiler için bir öğrenme sinyalidir. Yani gözlemlediğimiz kişi sadece bir birey değil; aynı zamanda bir öğretici, bir modeldir.
Ancak mesele sadece olumsuzlukları değil, olumlu davranışları da modelleme fırsatı içeriyor. Yardımseverlik, empati, sabır, adalet duygusu… Bunlar da gözlem yoluyla öğrenilebilir. Yani eğer “iyi bir toplum” istiyorsak, önce kendimiz iyi bir model olmak zorundayız.
Evde, okulda, iş yerinde ya da sokakta… Her biri birer sınıf aslında. Hepimiz farkında olmadan başkalarının öğrenmesine katkı sağlıyoruz ya da zarar veriyoruz. Özellikle çocuklar için “öğretmenlik” sadece sınıfta değil; sofrada,alışverişte,trafikte,parkta da devam ediyor.
Anlatmak öğretir, yaşamak dönüştürür.
“İnsanlar sadece ne yaptıklarıyla değil, başkalarının ne yaptığına bakarak da öğrenir.”— Albert Bandura