Kadının Görünmeyen Yaraları: Sessiz Ağrılardan Sağlıklı Kadınlığa
Yazının Giriş Tarihi: 23.10.2025 11:24
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.10.2025 11:25
Bir kadın hastalığıyla yıllarını geçirmiş, “belki geçer” diyerek ağrılarını öteleyen, regl sancılarını kader sanan, doktor muayenesini hep erteleyen binlerce kadın var bu ülkede…
Onlar, sessiz ama derin bir ortak hikâyenin kahramanları.
Ağrılar Sessiz, Etkileri Büyük
Kadın bedeni konuşur ama biz çoğu zaman onu duymayız. Karın ağrısı, halsizlik, şişkinlik ya da adet düzensizliği gibi belirtiler çoğu kez “normal” diye geçiştirilir.
Oysa bu küçük sinyallerin ardında endometriozis, polikistik over sendromu, miyomlar ya da hormonal dengesizlikler yatıyor olabilir.
Kadının kendi bedenini tanıması, bu sessiz ağrıları anlaması; erken tanı ve sağlıklı yaşamın ilk adımıdır.
Kadınlık Bir Yük Değil, Güçtür
Toplum, kadının acıya dayanıklılığını çoğu zaman “kadınlık gereği” diye kutsallaştırıyor.
Oysa dayanmak değil, anlamak gerekir.
Bir kadının ağrısı, yalnızca biyolojik bir süreç değil; aynı zamanda psikolojik, duygusal ve hatta sosyal bir hikâyedir.
Çünkü kadının bedeni, yaşadığı stres, kaygı, yalnızlık ve toplumsal baskılarla doğrudan etkileşim içindedir.
İnfertilite: Umutsuzluk Değil, Bilimle Yeniden Başlangıç
Tüp bebek sürecine giren birçok kadının aklında aynı cümle yankılanır:
“Ben eksik miyim?”
Oysa infertilite bir eksiklik değil, bir süreçtir.
Modern tıbbın sağladığı tüp bebek ve yardımcı üreme yöntemleri, binlerce aileye yeniden umut olmuştur.
Bu süreçte en önemli unsur, sabır ve bilimin el ele yürümesidir. Kadınların bu dönemde yalnız hissetmemesi, psikolojik olarak desteklenmesi tedavinin kendisi kadar değerlidir.
Çünkü bir hastalığı erken fark etmek, bazen bir hayatı kurtarır.
Ne yazık ki toplumumuzda hâlâ “utanma”, “çekinme” veya “nasıl olsa geçer” düşüncesiyle muayene olmaktan kaçınılıyor.
Oysa utanılacak olan hastalık değil, ihmaldir.
Son Söz: Kadın Kendi Bedeniyle Barışmalı
Bir kadının kendi bedenine karşı duyduğu farkındalık, aslında özgürlüğünün ilk adımıdır.
Kadın, kendi ağrısını tanıdıkça güçlenir;
kendi sağlığını korudukça çevresine ışık olur.
“Kadın bedeni bir sır değildir, ama ona saygı duymak bir bilinç gerektirir.”
Unutmayalım; kadının bedeni sadece bir yaşam kaynağı değil, aynı zamanda bir hikâyenin taşıyıcısıdır.
O hikâyeyi korumak, ona iyi bakmak hepimizin sorumluluğudur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Doc. Dr. Emine Öztürk
Kadının Görünmeyen Yaraları: Sessiz Ağrılardan Sağlıklı Kadınlığa
Bir kadın hastalığıyla yıllarını geçirmiş, “belki geçer” diyerek ağrılarını öteleyen, regl sancılarını kader sanan, doktor muayenesini hep erteleyen binlerce kadın var bu ülkede…
Onlar, sessiz ama derin bir ortak hikâyenin kahramanları.
Ağrılar Sessiz, Etkileri Büyük
Kadın bedeni konuşur ama biz çoğu zaman onu duymayız. Karın ağrısı, halsizlik, şişkinlik ya da adet düzensizliği gibi belirtiler çoğu kez “normal” diye geçiştirilir.
Oysa bu küçük sinyallerin ardında endometriozis, polikistik over sendromu, miyomlar ya da hormonal dengesizlikler yatıyor olabilir.
Kadının kendi bedenini tanıması, bu sessiz ağrıları anlaması; erken tanı ve sağlıklı yaşamın ilk adımıdır.
Kadınlık Bir Yük Değil, Güçtür
Toplum, kadının acıya dayanıklılığını çoğu zaman “kadınlık gereği” diye kutsallaştırıyor.
Oysa dayanmak değil, anlamak gerekir.
Bir kadının ağrısı, yalnızca biyolojik bir süreç değil; aynı zamanda psikolojik, duygusal ve hatta sosyal bir hikâyedir.
Çünkü kadının bedeni, yaşadığı stres, kaygı, yalnızlık ve toplumsal baskılarla doğrudan etkileşim içindedir.
İnfertilite: Umutsuzluk Değil, Bilimle Yeniden Başlangıç
Tüp bebek sürecine giren birçok kadının aklında aynı cümle yankılanır:
“Ben eksik miyim?”
Oysa infertilite bir eksiklik değil, bir süreçtir.
Modern tıbbın sağladığı tüp bebek ve yardımcı üreme yöntemleri, binlerce aileye yeniden umut olmuştur.
Bu süreçte en önemli unsur, sabır ve bilimin el ele yürümesidir. Kadınların bu dönemde yalnız hissetmemesi, psikolojik olarak desteklenmesi tedavinin kendisi kadar değerlidir.
Kadın Sağlığı Lüks Değil, Yaşam Hakkı
Kadın sağlığı, ertelenecek bir konu değildir.
Rutin jinekolojik muayeneler, smear testleri, ultrason kontrolleri, hormon analizleri…
Hepsi birer erken uyarı sistemidir.
Çünkü bir hastalığı erken fark etmek, bazen bir hayatı kurtarır.
Ne yazık ki toplumumuzda hâlâ “utanma”, “çekinme” veya “nasıl olsa geçer” düşüncesiyle muayene olmaktan kaçınılıyor.
Oysa utanılacak olan hastalık değil, ihmaldir.
Son Söz: Kadın Kendi Bedeniyle Barışmalı
Bir kadının kendi bedenine karşı duyduğu farkındalık, aslında özgürlüğünün ilk adımıdır.
Kadın, kendi ağrısını tanıdıkça güçlenir;
kendi sağlığını korudukça çevresine ışık olur.
“Kadın bedeni bir sır değildir, ama ona saygı duymak bir bilinç gerektirir.”
Unutmayalım; kadının bedeni sadece bir yaşam kaynağı değil, aynı zamanda bir hikâyenin taşıyıcısıdır.
O hikâyeyi korumak, ona iyi bakmak hepimizin sorumluluğudur.