Doç. Dr. Emine Öztürk – Kadın Hastalıkları ve Doğum, İnfertilite ve Tüp Bebek Uzmanı

Kadın sağlığı, çoğu zaman günlük hayatın temposunda geri plana itilen fakat ertelendiğinde ağır bedelleri olan bir alan. Kliniğime başvuran pek çok hastada ortak bir noktaya rastlıyorum: Belirtiler aylarca, hatta yıllarca görmezden geliniyor. Regl düzensizliği, sancılı adetler, tekrarlayan enfeksiyonlar, yumurtlama sorunları… Kadınların çoğu bu sinyalleri “geçer” düşüncesiyle erteliyor. Ne yazık ki bu ertelemeler en çok da anne olma hayalini etkiliyor.

Bugün dünya genelinde infertilite oranı giderek yükseliyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, tanı ve tedavide gecikme. Oysa bazı problemler, erken fark edildiğinde çok daha kolay tedavi edilebiliyor. Üstelik modern tıbbın sunduğu yumurta rezerv testi, genetik taramalar, kişiye özel rahim hazırlama yöntemleri ve ileri embriyo teknolojileri sayesinde başarı oranları her geçen yıl artıyor.

Kadın sağlığında en çok karşılaştığımız tablo, endometriozis gibi yıllarca “normal adet sancısı” sanılan ama yumurtalık rezervini sessizce tüketen hastalıkların geç fark edilmesi. Yine polikistik over sendromu, sağlıklı beslenme ve düzenli takip ile kontrol altına alınabilecekken çoğu kadın doktora ancak gebe kalamadığında başvuruyor. Oysa doğurganlık yalnızca bir “tedavi süreci” değil, bir yaşam biçimidir.

Bugün anne olmayı planlayan ya da ileride bu ihtimali açık bırakmak isteyen tüm kadınlara en güçlü önerim, yılda en az bir kez kadın doğum uzmanına görünmeleri. Basit bir ultrason, yumurta rezervi değerlendirmesi veya hormon testi bile geleceğin en büyük belirleyicisi olabiliyor.

Unutmamalıyız ki, kadın sağlığı bir lüks değil; hayatın devamı için zorunlu bir ihtiyaçtır.
Ertelemek çoğu zaman hastalığı değil, şansı tüketir.