Son dönemde medya ve eğlence sektöründe art arda gelen ifşalar, adeta buzdağının yalnızca görünen yüzünü gözler önüne seriyor. Yıllardır fısıltı halinde dolaşan söylentiler, sosyal medya sayesinde artık yüksek sesle ve milyonlara ulaşacak bir biçimde dile getiriliyor. Bu durum, hem sektör çalışanları hem de izleyici kitlesi için yeni bir yüzleşme anlamına geliyor.
İfşaların artışında iki temel dinamik dikkat çekiyor. İlki, sosyal medyanın sağladığı güç ve görünürlük. Geçmişte sadece kulislerde konuşulan ya da üstü kapalı bırakılan konular, artık bireylerin kendi hesaplarından milyonlara ulaşabiliyor. İkinci dinamik ise, yıllardır çözümsüz bırakılan yapısal sorunların giderek daha görünür hale gelmesi. Tacizden mobbinge, eşitsiz ücretlendirmeden etik dışı sözleşmelere kadar pek çok başlık, sektörde kronikleşmiş bir problem olarak karşımızda duruyor.
Bu ifşa dalgası, yalnızca bireysel mağduriyetlerin dillendirilmesi değil, aynı zamanda sektörün aynaya bakması için de bir fırsat niteliği taşıyor. Yapımcıların, menajerlerin, oyuncuların ve tüm paydaşların kendi sorumluluklarını gözden geçirmesi gerekiyor. Çünkü her ifşa, aynı zamanda bir alarm niteliği taşıyor: Artık hiçbir şey eskisi gibi örtbas edilemiyor.
Elbette, ifşaların hukuk ve etik boyutları da tartışmalı. Sosyal medya mahkemesi ile gerçek yargı süreci arasındaki farkı unutmamak gerekiyor. Ancak unutulmaması gereken en önemli nokta şu: Suskunluk artık bir seçenek değil. Sessiz kalan, görmezden gelen ya da yok sayan herkes, bu zincirin bir parçası haline geliyor.
Bugün yaşanan bu sarsıntı, eğer doğru yönetilirse yarının daha adil, daha şeffaf ve daha güvenli bir sektöre kapı aralayabilir. Önemli olan, ifşaların yalnızca gündem malzemesi değil, gerçek bir dönüşüm çağrısı olarak algılanmasıdır. Çünkü sanatın, yaratıcılığın ve emeğin var olabilmesi için güven ortamı şarttır.
Ve unutulmamalı ki; sektörde sadece yapımcılar, oyuncular değil, kendini “emanetçi gazeteci” rolüne soyunup, ‘ben onun çocukluk arkadaşıyım, ben onun sınıf arkadaşıyım’ diyerek isim kullanıp varlık gösterenler de var. Yakında onların da perde arkasındaki hikâyelerinin konuşulacağı, gerçek yüzlerinin ortaya çıkacağı günler gelecek. Bu da sektörün temizlenme sürecinin bir parçası olacak.
— Ayşe Kök
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ayşe Kök
“Sektörde İfşa Dalgası: Sessizliği Bozan Sesler”
Son dönemde medya ve eğlence sektöründe art arda gelen ifşalar, adeta buzdağının yalnızca görünen yüzünü gözler önüne seriyor. Yıllardır fısıltı halinde dolaşan söylentiler, sosyal medya sayesinde artık yüksek sesle ve milyonlara ulaşacak bir biçimde dile getiriliyor. Bu durum, hem sektör çalışanları hem de izleyici kitlesi için yeni bir yüzleşme anlamına geliyor.
İfşaların artışında iki temel dinamik dikkat çekiyor. İlki, sosyal medyanın sağladığı güç ve görünürlük. Geçmişte sadece kulislerde konuşulan ya da üstü kapalı bırakılan konular, artık bireylerin kendi hesaplarından milyonlara ulaşabiliyor. İkinci dinamik ise, yıllardır çözümsüz bırakılan yapısal sorunların giderek daha görünür hale gelmesi. Tacizden mobbinge, eşitsiz ücretlendirmeden etik dışı sözleşmelere kadar pek çok başlık, sektörde kronikleşmiş bir problem olarak karşımızda duruyor.
Bu ifşa dalgası, yalnızca bireysel mağduriyetlerin dillendirilmesi değil, aynı zamanda sektörün aynaya bakması için de bir fırsat niteliği taşıyor. Yapımcıların, menajerlerin, oyuncuların ve tüm paydaşların kendi sorumluluklarını gözden geçirmesi gerekiyor. Çünkü her ifşa, aynı zamanda bir alarm niteliği taşıyor: Artık hiçbir şey eskisi gibi örtbas edilemiyor.
Elbette, ifşaların hukuk ve etik boyutları da tartışmalı. Sosyal medya mahkemesi ile gerçek yargı süreci arasındaki farkı unutmamak gerekiyor. Ancak unutulmaması gereken en önemli nokta şu: Suskunluk artık bir seçenek değil. Sessiz kalan, görmezden gelen ya da yok sayan herkes, bu zincirin bir parçası haline geliyor.
Bugün yaşanan bu sarsıntı, eğer doğru yönetilirse yarının daha adil, daha şeffaf ve daha güvenli bir sektöre kapı aralayabilir. Önemli olan, ifşaların yalnızca gündem malzemesi değil, gerçek bir dönüşüm çağrısı olarak algılanmasıdır. Çünkü sanatın, yaratıcılığın ve emeğin var olabilmesi için güven ortamı şarttır.
Ve unutulmamalı ki; sektörde sadece yapımcılar, oyuncular değil, kendini “emanetçi gazeteci” rolüne soyunup, ‘ben onun çocukluk arkadaşıyım, ben onun sınıf arkadaşıyım’ diyerek isim kullanıp varlık gösterenler de var. Yakında onların da perde arkasındaki hikâyelerinin konuşulacağı, gerçek yüzlerinin ortaya çıkacağı günler gelecek. Bu da sektörün temizlenme sürecinin bir parçası olacak.
— Ayşe Kök