Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“Ekrandaki Aşk Gerçek mi, Ezber mi? Türk Dizilerinde Yaş Farkının Gölgesinde Romantizm”

Yazının Giriş Tarihi: 19.10.2025 11:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.10.2025 11:59

Türk televizyonları yıllardır büyük bir tutkuyla aşkı anlatıyor. Göz göze gelinen anlar, fonda çalan duygusal müzikler, birbirine kavuşamayan iki insanın hikâyesi… Ekran, aşkı hâlâ en etkili biçimde satıyor. Fakat bu aşkların perde arkasında gözden kaçmayan bir detay var: yaş farkı.

Yıllardır televizyon dizilerinde aynı tabloyu izliyoruz: 40’lı yaşlarında, olgun, “karizmatik” erkek başroller; karşılarında 20’li yaşlarının sonunda, “masum ve kırılgan” kadın karakterler. Romantizmle süslenen bu formül, aslında eşitliğin değil, ezberin bir yansıması.

Erkek Yaşlanınca “Karizma”, Kadın Yaşlanınca “Risk”

Türkiye’de erkek oyuncular yaşlandıkça daha “karizmatik”, “çekici” ya da “oturmuş” olarak sunuluyor. Oysa aynı yaş grubundaki kadın oyuncular için durum tam tersi: onlar “artık genç değil”, “anne rolleri için uygun” veya “ekran riskine sahip” olarak görülüyor.

Son dönemde bu eşitsizliği açıkça gösteren örnekler çoğaldı:

Yeni başlayacak “A.B.İ” dizisinde 51 yaşındaki Kenan İmirzalıoğlu ile 27 yaşındaki Afra Saraçoğlu partner olarak karşımıza çıkıyor. Aralarındaki 24 yaş farkı “baba-kız” ilişkisine değil, “aşk hikayesine” dönüştürülmüş.

“Güller ve Günahlar” dizisinde 46 yaşındaki Murat Yıldırım, 26 yaşındaki Cemre Baysel ile aşk yaşayacak.

“Biz Doktor” adlı yapımda 43 yaşındaki İbrahim Çelikkol, 27 yaşındaki Alina Boz ile partner.

“Aynadaki Yabancı” dizisinde 40 yaşındaki Onur Tuna, 26 yaşındaki Simay Barlas ile bir çifti canlandırıyor.

“Çarpıntı” dizisinde 38 yaşındaki Kerem Bürsin’in partneri, sadece 23 yaşındaki Lizge Cömert.

Bu örnekler bir tesadüf değil, sektörde yerleşmiş bir kalıbın sonucu. Erkek yaşlandıkça hâlâ “aşık olunan adam” olarak görülüyor; kadın ise gençliğini yitirdikçe başrolden uzaklaşıyor.

Romantizm mi, Gerçeklikten Uzak Bir Ezber mi?

Ekrandaki bu ilişkiler artık izleyici için de inandırıcılığını kaybediyor. Sosyal medyada her yeni dizi duyurusunda aynı tepki yükseliyor:

> “Gerçekten mi? 50 yaşındaki adamla 20’lerinde bir kadın mı?”

Bir zamanlar bu eşleşmeler “olgun adam, genç kadın” formülüyle romantikleştirilirken, günümüz izleyicisi bu tabloyu artık “dengesizlik” olarak görüyor. Çünkü artık kimse aşkın yaş farkıyla meşrulaştırılmasına inanmıyor.

Bir dizide 45 yaşındaki bir erkeğin 22 yaşındaki bir kadına âşık olması, artık romantik değil, yapay görünüyor. İzleyici duygusal bağ değil, fiziksel kontrast izliyor. Gerçek aşkın yerini “güç ve gençlik dengesi” alıyor.

Kadın Oyuncuların Görünmeyen Direnişi

Birçok kadın oyuncu bu duruma karşı sessiz bir mücadele veriyor. Röportajlarda yaşlarını söylememeye çalışıyor, çünkü yaşlandıklarında başrol şanslarının azaldığını biliyorlar.

40 yaşındaki bir erkek oyuncuya hâlâ “romantik lider” rolü verilirken, aynı yaşta bir kadına “başrolün annesi” olmak teklif ediliyor. Bu durum sadece kamera önünde değil, senaryo masasında da başlıyor.

Senaristlerin büyük bölümü erkek. Kadın karakterler çoğu zaman erkek karakterin hikâyesine anlam katmak için yazılıyor. “Kadın” değil, “erkeğin aşk hikâyesi” anlatılıyor.

Yapımcıların sıkça kullandığı bahane de aynı:

> “İzleyici kabul etmez.”

Oysa artık izleyici bu ezberi çoktan aştı. Genç kadın – yaşlı erkek romantizmini “aşk” olarak değil, alışkanlık olarak görüyor.

Hollywood Aynaya Baktı, Biz Ne Zaman Bakacağız?

Dünyada bu konuda farkındalık artıyor. Hollywood’da Meryl Streep, Cate Blanchett, Julianne Moore gibi oyuncular yıllardır yaş ayrımcılığına karşı duruyor.
Artık kadınların yaşı gizlenmiyor; tam tersine, karakterlerinin derinliğiyle ön plana çıkarılıyor.

Örneğin “Big Little Lies” veya “Mare of Easttown” gibi dizilerde kadın karakterler 40’lı yaşlarında ama aşkı, acıyı ve gücü aynı anda yaşıyor. Seyirci bu karakterlere hayran kalıyor çünkü onlar gerçek insanlar.

Türkiye’de ise hâlâ 25 yaşındaki bir kadın karaktere 45 yaşında bir erkek partner yazmak “normal” sayılıyor. Bu sadece senaryoya değil, toplumun bilinçaltına da işliyor:

> “Kadın genç olmalı, erkek olgun olmalı.”

Bu kalıp yüzünden yıllardır dizilerimizde “kadın kahraman” değil, hep “kadın kurban” izliyoruz.

Eşitlik Sadece Diyaloglarda Değil, Kamerada Başlamalı

Senaryolarda kadın karakterler güçlü, eğitimli, cesur olarak anlatılsa da, onların yanındaki erkek daima daha deneyimli, daha bilge, daha yön veren biri.
Eşitlik sadece cümlelerde var; kamera açısında, ışıkta, müzikte yok.

Kadının yüzüne daha fazla ışık veriliyor, çünkü “genç görünmeli.”
Erkeğin yüzündeki kırışıklık ise özellikle vurgulanıyor, çünkü “hayatın ağırlığını taşıyor.”
İşte bu küçük farklar, yıllardır bize şu mesajı kazıyor:

> “Kadın gençse güzeldir; erkek yaşlıysa değerlidir.”

Yeni Nesil Seyirci Ezberi Bozuyor

Artık Z kuşağı ve genç izleyiciler bu kalıpları kabul etmiyor. Sosyal medyada “yaş farkı aşk değil, dengesizliktir” etiketiyle binlerce yorum yapılıyor.
Birçok genç seyirci, “30 yaşındaki kadın 50 yaşındaki adamla aşk yaşamasın, bu gerçek değil” diyor.

Artık izleyici, eşit duyguda iki karakter görmek istiyor. Aynı düzlemde bakan, birlikte büyüyen, birlikte hata yapan karakterler…

Bir kadının olgunluğu, bir erkeğin gençliği kadar doğal bir hikâye olabilir. Ama bu hikâyeyi anlatmak için cesur senaristlere, yapımcılara ve oyunculara ihtiyaç var.

Gerçek Aşk Yaşla Değil, Gözle Başlar

Belki artık dizilerde “kadının gençliği” değil, “kadının hikâyesi” konuşulmalı.
Bir kadının yüzündeki çizgiler, bir erkeğin gözündeki yorgunluk kadar anlamlıdır.
Yaş farkı aşkı değil, algıyı şekillendirir.

Ve biz o algıyı değiştirmedikçe, ekranlarda aynı hikâyeyi izlemeye devam edeceğiz:

> “Erkek olgun, kadın genç… ve birbirlerine âşık.”

Ama unutmamalıyız ki, gerçek aşk bir yaş meselesi değil, aynı anda aynı kalp atışını hissedebilme meselesidir.
Sanat, o kalp atışını yakalayabildiği sürece değerlidir — yaş farkını değil, duygunun derinliğini gösterebildiği ölçüde.

Belki de artık kamera, yaş farkına değil, eşitliğe odaklanmalı. Çünkü aşk, ancak iki insanın aynı göz hizasında durduğu anda gerçekten inandırıcı olur.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.