Antikacı Mehmet Arslan: Z kuşağı antikayı sevmiyor
Antikacı Mehmet Arslan: Z kuşağı antikayı sevmiyor
Antika işine gönül veren Mehmet Arslan, dükkanında 1850, 1930 ve 1940 yıllarına ait eserleri sergiliyor.
Haber Giriş Tarihi: 24.09.2023 10:12
Haber Güncellenme Tarihi: 24.09.2023 10:12
Kaynak: Haber Merkezi
breakingnews.com.tr
Birbirinden değişik eserin yer aldığı dükkan koleksiyoncuların da ilgi odağı... Bu işi aşkla yaptığını anlatan Arslan, antika tutkusunun gençlerde olmadığını belirterek, "Maalesef Z kuşağı antikayı bilmiyor ve sevmiyor. Coğrafyamızdan çıkan eserler aslında çok kıymetli" dedi.
Lise yıllarında merak sardığı antika işine gönül veren Mehmet Arslan, 20 yıldır aktif olarak bu işi yapıyor. Birçok eserin yer aldığı dükkanına gözü gibi bakan Arslan, tüm eserlerle gönül bağı da kuruyor. Dükkanda resimler, gümüşler, bronzlar, antika mobilyalar, antika piyano, kehribarlar ve daha birçok eser yer alıyor. Bu işi aşkla yaptığını anlatan Arslan, Türkiye'nin çok önemli bir coğrafyada olduğunu ve büyük bir mirasın üzerinde yaşadığımızı anlattı. Özellikle gençlerin antika işini öğrenmesi gerektiğini vurgulayan Arslan, "Geçmişimizi bilmezsek, geleceğe doğru adımlar atamayız" sözünü hatırlattı. 'EN GÜZEL OSMANLI ESERLERİ AVRUPA'DA'
Antika işine lise yıllarında plak satarak başladığını anlatan Arslan, "Okuldan sonra plak ve kaset satardım. Bit pazarlarından ufak tefek şeyler alıp, onu doğru yerlerde satardım. Bir süre böyle devam etti, baba mesleğimiz olan müteahhitliğe bir dönem geçiş yaptım. Uzun bir süre bu alanda çalıştım. Babam vefat edince, sevdam olan antikaya geri döndüm. 20 yıldır aktif olarak bu aşkın içindeyim. Bu bizim için gerçekten bir aşk, hayat biçimi oldu. Türkiye çok önemli bir yer, öyle büyük bir mirasın üzerinde oturuyoruz ki... Bu coğrafyada birçok medeniyetin izleri var. Üzüldüğüm konu ise yurtdışına çıkarılan çok fazla Osmanlı eseri var. Özellikle son 100 yıldır çok fazla eser dışarı çıktı. Örneğin, Amerika'dan kılıçlarımız, el yazma kitaplarımız çıkabiliyor. Biz bunları görüyoruz ancak ülkemize geri sokamıyoruz. Ülkeye girişinde sıkıntı çıkıyor. Atalarımızın eserlerini ülkemize sokamıyoruz. Osmanlı eserlerinin ülke içinde satışı serbest ancak yurt dışına çıkışı yasaktır. Yurt dışında bizim eserlerimizi görenler Türkiye'ye getirmeye çalışıyor ancak burada çok büyük zorluk var. Gümrük kapılarında büyük sorunlar çıkıyor hatta davalık olanlar bile var. Osmanlı eserlerinin satışı serbest olan kısmının en güzelleri ne yazık ki Avrupa'da... İşte işin acı kısmı burası, biz buna çok üzülüyoruz" diye konuştu. 'ESERLERİMİZİN KIYMETİ BİLİNMİYOR'
Antikaların bir sanat eseri olduğunu belirten Arslan, "Antika aslında ender, nadir olan bir şey demektir. Zamanında da kıymetli olan bir şey demektir. Örneğin, 'ben şimdi bir şey aldım ve 100 sene sonra para edecek' anlamına gelmiyor. Günlük kullanım eşyaları ile antika çok farklı şeylerdir. Dükkanımıdaki bütün eserleri direk sahiplerinden ya da torunlarından alıyorum. Bu eserleri dükkanımıza getiriyoruz ve koleksiyonculara sunuyoruz. Bu eseleri satın alırken, 'efendim bunları sizden alıyoruz. Emin olun sizin kadar değer verecek insanlara veriyoruz' diyoruz. Buradaki her eseri de herkese veremiyoruz. Antika işi aşk işidir, gerçekten bu işe gönül vermiş biriyse indirim de yapıyoruz. Artık dijital bir çağdayız. Gençlerde 'bir şey toplayayım, koleksiyon yapayım' duygusu azaldı. Eskiden bir çok şeyin koleksiyonunu yapan çocuklar vardı. Gençlerde bu eksik... Avrupa'daki müzelerden Osmanlı ve Selçuklu eserlerini çıkarırsanız geriye hiçbir şey kalmıyor. Birkaç heykel ve resim kalıyor. Bizim coğrafyamızdan çıkan eserler aslında çok kıymetli ama gençlerimiz bunu bilmiyor" dedi. 'DUYGUSAL BAĞ KURUYORUZ'
Her antika eserle bir gönülbağı kurduğunu anlatan Arslan, özellikle İslami eserlere çok bağlı olduğunu belirtti. İslami eserleri görünce heyecanlandığını ifade eden Arslan, "Bir esere baktığınızda aslında size bir şeyler anlatır. Aldığımız eserlerin o kadar güzel enerjisi oluyor ki kimseye veremiyorsunuz. Bu dükkanda da öyle birçok eser var. Hepsiyle duygusal bir bağ kuruyorum. Onu sizden daha çok seven biri olduğunda işte o zaman 'buyrun' diyorsunuz. Eserlerimizi herkesin özellikle de gençlerim bilmesi gerekiyor. Ancak maalesef Z kuşağı antikayı bilmiyor ve sevmiyor. Aslında gençlere bunu sevdirmek lazım. 'Geçmişimizi bilmezsek, geleceğe doğru adımlar atamayız' diye bir söz var. Bizim arka bahçemiz çok dolu ve bunu gençler bildiğinde inanın çok daha fazla entellektüeller yetişecektir. O kadar zengin bir kültür var ki, keşke gençlerimiz bunları araştırsa ve öğrense... Öğrendikçe sevecekler. Ben oğluma ufak tefek eserler veriyorum ve odasına koyuyor, hoşuna gidiyor. Şimdi o da ilgileniyor ve araştırıyor" ifadelerini kullandı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Antikacı Mehmet Arslan: Z kuşağı antikayı sevmiyor
Antika işine gönül veren Mehmet Arslan, dükkanında 1850, 1930 ve 1940 yıllarına ait eserleri sergiliyor.
Birbirinden değişik eserin yer aldığı dükkan koleksiyoncuların da ilgi odağı... Bu işi aşkla yaptığını anlatan Arslan, antika tutkusunun gençlerde olmadığını belirterek, "Maalesef Z kuşağı antikayı bilmiyor ve sevmiyor. Coğrafyamızdan çıkan eserler aslında çok kıymetli" dedi.
Lise yıllarında merak sardığı antika işine gönül veren Mehmet Arslan, 20 yıldır aktif olarak bu işi yapıyor. Birçok eserin yer aldığı dükkanına gözü gibi bakan Arslan, tüm eserlerle gönül bağı da kuruyor. Dükkanda resimler, gümüşler, bronzlar, antika mobilyalar, antika piyano, kehribarlar ve daha birçok eser yer alıyor. Bu işi aşkla yaptığını anlatan Arslan, Türkiye'nin çok önemli bir coğrafyada olduğunu ve büyük bir mirasın üzerinde yaşadığımızı anlattı. Özellikle gençlerin antika işini öğrenmesi gerektiğini vurgulayan Arslan, "Geçmişimizi bilmezsek, geleceğe doğru adımlar atamayız" sözünü hatırlattı.
'EN GÜZEL OSMANLI ESERLERİ AVRUPA'DA'
Antika işine lise yıllarında plak satarak başladığını anlatan Arslan, "Okuldan sonra plak ve kaset satardım. Bit pazarlarından ufak tefek şeyler alıp, onu doğru yerlerde satardım. Bir süre böyle devam etti, baba mesleğimiz olan müteahhitliğe bir dönem geçiş yaptım. Uzun bir süre bu alanda çalıştım. Babam vefat edince, sevdam olan antikaya geri döndüm. 20 yıldır aktif olarak bu aşkın içindeyim. Bu bizim için gerçekten bir aşk, hayat biçimi oldu. Türkiye çok önemli bir yer, öyle büyük bir mirasın üzerinde oturuyoruz ki... Bu coğrafyada birçok medeniyetin izleri var. Üzüldüğüm konu ise yurtdışına çıkarılan çok fazla Osmanlı eseri var. Özellikle son 100 yıldır çok fazla eser dışarı çıktı. Örneğin, Amerika'dan kılıçlarımız, el yazma kitaplarımız çıkabiliyor. Biz bunları görüyoruz ancak ülkemize geri sokamıyoruz. Ülkeye girişinde sıkıntı çıkıyor. Atalarımızın eserlerini ülkemize sokamıyoruz. Osmanlı eserlerinin ülke içinde satışı serbest ancak yurt dışına çıkışı yasaktır. Yurt dışında bizim eserlerimizi görenler Türkiye'ye getirmeye çalışıyor ancak burada çok büyük zorluk var. Gümrük kapılarında büyük sorunlar çıkıyor hatta davalık olanlar bile var. Osmanlı eserlerinin satışı serbest olan kısmının en güzelleri ne yazık ki Avrupa'da... İşte işin acı kısmı burası, biz buna çok üzülüyoruz" diye konuştu.
'ESERLERİMİZİN KIYMETİ BİLİNMİYOR'
Antikaların bir sanat eseri olduğunu belirten Arslan, "Antika aslında ender, nadir olan bir şey demektir. Zamanında da kıymetli olan bir şey demektir. Örneğin, 'ben şimdi bir şey aldım ve 100 sene sonra para edecek' anlamına gelmiyor. Günlük kullanım eşyaları ile antika çok farklı şeylerdir. Dükkanımıdaki bütün eserleri direk sahiplerinden ya da torunlarından alıyorum. Bu eserleri dükkanımıza getiriyoruz ve koleksiyonculara sunuyoruz. Bu eseleri satın alırken, 'efendim bunları sizden alıyoruz. Emin olun sizin kadar değer verecek insanlara veriyoruz' diyoruz. Buradaki her eseri de herkese veremiyoruz. Antika işi aşk işidir, gerçekten bu işe gönül vermiş biriyse indirim de yapıyoruz. Artık dijital bir çağdayız. Gençlerde 'bir şey toplayayım, koleksiyon yapayım' duygusu azaldı. Eskiden bir çok şeyin koleksiyonunu yapan çocuklar vardı. Gençlerde bu eksik... Avrupa'daki müzelerden Osmanlı ve Selçuklu eserlerini çıkarırsanız geriye hiçbir şey kalmıyor. Birkaç heykel ve resim kalıyor. Bizim coğrafyamızdan çıkan eserler aslında çok kıymetli ama gençlerimiz bunu bilmiyor" dedi.
'DUYGUSAL BAĞ KURUYORUZ'
Her antika eserle bir gönülbağı kurduğunu anlatan Arslan, özellikle İslami eserlere çok bağlı olduğunu belirtti. İslami eserleri görünce heyecanlandığını ifade eden Arslan, "Bir esere baktığınızda aslında size bir şeyler anlatır. Aldığımız eserlerin o kadar güzel enerjisi oluyor ki kimseye veremiyorsunuz. Bu dükkanda da öyle birçok eser var. Hepsiyle duygusal bir bağ kuruyorum. Onu sizden daha çok seven biri olduğunda işte o zaman 'buyrun' diyorsunuz. Eserlerimizi herkesin özellikle de gençlerim bilmesi gerekiyor. Ancak maalesef Z kuşağı antikayı bilmiyor ve sevmiyor. Aslında gençlere bunu sevdirmek lazım. 'Geçmişimizi bilmezsek, geleceğe doğru adımlar atamayız' diye bir söz var. Bizim arka bahçemiz çok dolu ve bunu gençler bildiğinde inanın çok daha fazla entellektüeller yetişecektir. O kadar zengin bir kültür var ki, keşke gençlerimiz bunları araştırsa ve öğrense... Öğrendikçe sevecekler. Ben oğluma ufak tefek eserler veriyorum ve odasına koyuyor, hoşuna gidiyor. Şimdi o da ilgileniyor ve araştırıyor" ifadelerini kullandı.
En Çok Okunan Haberler