Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Şakirin Camii

Breaking News - Şakirin Camii haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Şakirin Camii haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

“Mekânın Ruhunu İnşa Eden Kadın: Mimar Zeynep Fadıllıoğlu” Haber

“Mekânın Ruhunu İnşa Eden Kadın: Mimar Zeynep Fadıllıoğlu”

İbadethane mimarisine getirdiği özgün yorum, sanatla zanaati aynı potada eriten yaklaşımı ve Şakirin Camii ile “dünyada ilk cami tasarlayan kadın mimar” olarak uluslararası alanda kazandığı ün… Mimar Zeynep Fadıllıoğlu, modern mimarlığın en etkili figürlerinden biri olarak, yıllara yayılan tasarım yolculuğunu, kültürel dengeleri nasıl kurduğunu ve mimaride duygunun neden her zaman merkezde olması gerektiğini Breaking News’den İpek Dağıstanlı’ya özel olarak anlattı. “İlk cami tasarlayan kadın tasarımcı” unvanı size bir sorumluluk hissettirdi mi? Şakirin Camisi projemiz tamamlandıktan sonra, uluslararası basının önde gelen kuruluşlarında “ilk cami tasarlayan kadın tasarımcı” olarak anılmaya başladım. Bu unvan elbette belirli sorumluluklar yüklüyor; fakat bir cami tasarlamanın ne kadar hassas ve derin bir konu olduğunun her zaman farkındaydım. Bu yüzden, diğer projelerimizde olduğu gibi burada da projeye özel araştırmalar yaparak ve alanının uzmanlarıyla birlikte çalışarak ilerledik. Cami tasarlamak, toplumun ortak duygularına ve hassasiyetlerine temas eden bir süreç olduğu için, atılan her adım ayrı bir özen gerektiriyordu. Dünyanın farklı önemli noktalarında uzun yıllardır projeler üstlenen biri olsam da, bu projenin ardından uluslararası basında bu şekilde anılmak, sorumluluk alanımı doğal olarak biraz daha genişletti. Bugün firmamız, farklı iklimlere ve kültürel geçmişlere sahip pek çok ülkede, aynı anda 30.000 kişinin ibadet edebildiği büyük ölçekli camiler de dâhil olmak üzere 20’nin üzerinde cami tasarlamış ve uygulamıştır. Doğu–Batı, gelenek–modernite sentezinin en zorlayıcı yanı nedir? Bu iki dünyayı ve kavramı bir araya getirirken doğru dengeyi kurmak ve her birinin özgün kültürel değerini korumak temel nokta. Gelenekselliğin, bir toplumun birikmiş kültürünü tasarıma doğrudan motiflerle değil; yerini doğru bulduğu anlarda yansıtması önemli. Aynı şekilde modernitenin de kendi çağının oluşmuş kültürel birikimini, geleneksel kökleri gölgelemeyecek şekilde hissettirmesi gerekiyor. Bu iki kültürel kavram arasındaki bağı görünür kılmak, çoğu zaman çok ince bir çizgide yürümeyi gerektiriyor. Aslında tasarımın en dönüştürücü tarafı da tam olarak bu süreçte ortaya çıkıyor. İbadethane tasarlarken hangi referans noktalarından yola çıktınız? İbadethane tasarlarken önce, o mekânın ibadet edenlerin üzerindeki etkisini derinlemesine anlamaya çalışıyorum. Cami tasarımlarında ise yüzyıllar içinde oluşmuş İslam sanatları, mekânsal düzen, ışığın kullanımı ve yapının hayat bulacağı bölgenin kültürel özellikleri benim için doğal bir rehber oluyor. Mekânın girişinden ibadet alanına kadar uzanan yolculukta, insanın dinginliğe adım adım yaklaşabilmesi için hem ışığı hem de oranları dikkatle kurguluyorum. İbadet edenlerin mekânı nasıl hissettikleri, içeri girdikleri anda oluşan atmosfer, tasarımın yönünü belirleyen temel unsurlardan biri. Sanat ve zanaatin buluştuğu geleneksel el işçiliği de bu süreçte önemli bir referans; çünkü mekâna kültürel köklerini yansıtırken aynı zamanda zamansız bir incelik katıyor. Bir mekân kendi kimliğini nasıl bulur? Bir mekânın kimliği, tek bir unsurdan değil, bir araya gelen pek çok bileşenin oluşturduğu bir bütünlükten doğar. Öncelikle mekânın bulunduğu bölgenin kültürel dokusu ve tarihsel birikimi, kimliğin en temel taşlarından biridir. Ardından, o mekânı kullanacak insanların ihtiyaçları, beklentileri ve mekânla kuracakları ilişki, tasarımın yönünü belirler. Mekânın fonksiyonu da bu kimliğin önemli bir parçasıdır; çünkü her fonksiyon kendi ritmini, kendi davranış biçimini beraberinde getirir. Bir mekânın diğerlerinden ayrılmasını sağlayan kimlik öğeleri ise genellikle kültürel kimliğin nasıl yansıtıldığı, malzemenin dili, ışığın mekânı nasıl şekillendirdiği ve mimari ruhun size ne hissettirdiğiyle ilgilidir. Bir yapının dış kabuğu ve içindeki atmosfer, o mekâna adım atan kişide ilk izlenimi oluşturur; bu izlenimin samimiyeti, sadeliği ya da iddiası mekânın kimliğini belirginleştirir. Uluslararası projelerde kültürel farklılıklar tasarımı nasıl etkiliyor? Kültürel farklılıklar, uluslararası projelerimizin en büyük tasarım zenginliklerinden birini oluşturuyor. Farklı coğrafyalarda çalışmak, her bölgenin kendine özgü kültürel dokusunu, ritüellerini ve estetik anlayışını yakından tanımamıza imkân veriyor. Bu çeşitlilik bizim için hem güçlü bir ilham kaynağı hem de tasarımı yeniden kurguladığımız bir süreç. Her kültürün mekâna bakışı, malzemeyle kurduğu ilişki ve günlük yaşam ritmi projeye yeni bir perspektif katıyor. Bu nedenle her projede önce o bölgenin ruhunu, kültürünü, geleneklerini ve yaşam biçimini anlamaya odaklanıyoruz. Bu yaklaşım, tasarımın daha kapsayıcı, daha duyarlı ve daha katmanlı bir dile dönüşmesini sağlıyor. Sonunda farklı kültürlerle kurulan bu ilişki, hem mekânı hem de tasarımcı olarak bizi zenginleştiren bir deneyime dönüşüyor. Zanaatın kaybolmaması için nasıl bir yol izliyorsunuz? Zanaatin yaşaması için sanatı ve el işçiliğini projelerimizin içerisinde tutmaya çalışıyorum. Ustaların bilgisinin ve yıllar içinde oluşmuş dokunuşlarının, tasarıma bambaşka bir ruh verdiğine inanıyorum. Bu nedenle mümkün olduğu kadar ustalarla birebir çalışıyor, onların birikiminin yeni nesillere aktarılmasına destek veriyorum. Zanaat ancak ustadan çırağa geçerek varlığını sürdürüyor; bu zincirin kopmaması için tasarımlarımızda uygun olan yerlerde bu işçiliklere yer vermeye özen gösteriyoruz. Bugün “kadın tasarımcı” olmanın anlamı nedir? Tasarımcı olarak kadın olmamın belirleyici bir fark yarattığını hiç hissetmedim; benim için işin özü her zaman ortaya koyduğun vizyon, disiplin ve estetik duyarlılık. Ürettiğin işin niteliği, detaylara gösterdiğin özen ve birlikte çalıştığın insanların vizyonuyla şekillenir. Bu yüzden kadın ya da erkek olmaktan ziyade, tasarımın kendisinin konuşulması benim için çok kıymetli. Genç tasarımcılar için çağın en büyük kırılma noktası ne olacak? Teknolojinin hızla gelişmesi tasarım dünyasını farklı bir yöne götürüyor. Fakat insan dokusunun ve duygusunun tasarımdaki yeri hiçbir zaman kaybolmamalı. Gençleri, teknolojiyi araç olarak kullanıp özünü korumaya teşvik ediyorum. Sürdürülebilirlik projelerinizde nasıl konumlanıyor? Sürdürülebilirlik bizim için yalnızca çevreyle ilgili bir kavram değil; tasarımın uzun ömürlü olmasıyla da yakından ilgili. Doğal ve dayanıklı malzemeler kullanmaya, enerji verimliliğini artıracak çözümler geliştirmeye çok önem veriyoruz. Ayrıca mekânın bulunduğu çevreyle uyum içinde yaşamasına dikkat ediyoruz. Böylece projelerimiz sadece estetik değil, çevresel ve sosyal açıdan da sorumlu oluyor. Bu yaklaşım da bizim “zamansızlık” anlayışımızın önemli bir parçası. Sizi en fazla dönüştüren proje hangisi oldu? Her projenin kendi içinde bambaşka bir ruhu, hikâyesi ve bizi dönüştüren bir tarafı var. Farklı coğrafyalar, kültürler ve beklentilerle çalışırken, her seferinde tasarım yaklaşımımızın yeni bir yönünün açıldığını ve perspektifimizin daha da genişlediğini görüyorum. Beni en çok dönüştüren projelerden biri ise, dönemin koşullarını da düşündüğümde, Şakirin Camii oldu. Projenin tasarımındaki özgünlük sayesinde dünyada edindiği konum ve gördüğü ilgi, benim için profesyonel anlamda güçlü bir dönüşüm yarattı. Bu proje, bugün hâlâ tasarıma bakışımda özel bir yer tutuyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.